Dil, toplumun düşünce yapısını, yaşayış tarzını, gelenek-göreneklerini, millî kimliğini ve maddi-manevi değerleri ile dünya görüşünü yansıtan bir araçtır. Dil, aynı zamanda bir toplumun kültürel geçmişini de bünyesinde barındırır. Bir milletin kültürünü tanımak için her şeyden önce o milletin dilinin öğrenilmesi gerekir. Başka bir dili öğrenmekte olan insan o dili konuşan toplumun kültürel geçmişiyle de karşı karşıyadır. İnsan öğrendiği yabancı bir dili doğru kullanabilmek için o dilin taşıyıcısı olan toplumda söz konusu kelimelerin neyi çağrıştırdığını ve o kelimelerin somut anlamlarının yanı sıra çağrıştırdığı diğer yan anlamlarını da doğru bir şekilde kavraması gerekir. Bu bağlamda sözlükler bir milletin kültürünün aynası, ulusun milli özelliklerini ve hayat tarzını yansıtan bir araçtır. Öğrenilmekte olan dilin temel sözvarlığını oluşturan sözcüklerin birçoğu sözlükler yardımıyla hiçbir anlamsal yahut kavramsal kayba uğramadan anlaşılabildiği gibi, bu tür sözlüklerde bulunmayan yahut bulunsa da anlamı yeterince algılanamayan yahut iki dilli sözlüklere (hedef dildeki sözlüklere) doğru bir şekilde aktarılamayan sözcüklerle de karşılaşılabilir. Sözlüklerde rastlanan bu tür durumlar, sözlüksel boşluklar (lexical gaps) olarak tanımlanmaktadır (bkz. Hartmann, 2002). Kültür farkından dolayı ortaya çıkan ve çeviri çalışmalarını yahut iletişim kurmayı engelleyen durumların en başında gelen sözlüksel boşluklar, kültürel öğeler gibi unsurların dilsel açıdan incelenmesi ve öğrenilmesi/öğretilmesi ile başta yabancı dil öğretimi olmak üzere, karşılaştırmalı dil, edebiyat ve çeviri çalışmalarında da başlıca araştırma konusu olmuştur. Çalışmada iki dilli Kırgızca-Türkçe sözlüklerden faydalanarak, sözlüksel boşlukların ne olduğu konusu ele alınmış ve bu boşluklar, eşdeğer ve sözcüksel olarak ikiye ayrılmıştır. Bir dildeki belirli bir kavramı hedef dildeki sözlüklerde ele alma şekline göre yapılan bu ayrım neticesinde, sözlüklerde yer alan bu tür boşluklardan özellikle eşdeğer boşlukların kullanıcı tarafından kabul edilebilir olduğu, ancak sözcüksel boşlukların özellikle çevirilerde oldukça büyük aksaklıklara sebep olabildiği sonucuna varılmış ve dolayısıyla kültürel faklılıklardan dolayı meydana gelen sözlüksel boşlukların tam olarak karşılığının bulunmadığı durumlarda asgari olarak, kabul edilebilir eşdeğer yahut ödünçleme/transliterasyon yöntemiyle verilerek, kültürel bir terim olarak önerilip hemen ardından da açıklayıcı karşılığının ilave edilmesi gerektiği savunulmuştur.
Language is an instrument that reflects the mentality, lifestyle, traditions, national identity and spiritual values and the world view of society. At the same time, language also incorporates the cultural background of a society. In order to know the culture of a society, one needs to learn the language of that society. When learning a foreign language, one is exposed to the cultural background of the target society. To be able to correctly use a foreign language being learnt, it is necessary to properly understand what the words in question mean as well as what connotations they have, besides their basic meanings, in the target society. In this sense, dictionaries serve as mirrors of the culture, and lifestyle of a nation/society. Many of the words that constitute the basic core vocabulary of the language being learnt can be understood through the use of dictionaries with no semantic or conceptual loss, but also there are some words that are not found in such dictionaries or cannot be translated correctly by bilingual dictionaries. This kind of situation is called lexical gaps (see Hartmann, 2002). Lexical gaps, originated from cultural differences and being the primary reason for miscommunication or difficulties in the translations, have been research subject in different areas such as foreign language learning/ teaching, comparative linguistics, literature and translation. In the study, bilingual Kyrgyz-Turkish dictionaries were used to discuss what lexical gaps are, and these gaps were divided into two, equivalent gaps and lexical absences. According to the classification that is based on the way a concept is dealt with in the target language, it is concluded that the equivalent gaps can be acceptable by the users whereas the lexical absences can cause a significant problems and flaws in tranlations. Thereby, it was asserted that, when exact equivalents of lexical gaps do not exist in the target language, as a minimum, they should be conveyed by acceptable equivalent or by borrowing/ transliteration and should be explained as cultural term/concept and then should be supported by explanations.