Dünya üzerinde birçok dil bulunması sebebiyle çeviriye olan ihtiyaç kaçınılmazdır. Çeviri sayesinde farklı toplumlar ve kültürler hakkında bilgi sahibi olunur. Bu yüzden çeviri ve kültür ayrılmaz bir ikilidir. Çeviri denilince ilk akla gelen alanlardan biri ise edebiyat çevirisidir. Edebiyat çevirileri estetik ve duygulara yönelik öğeler içerir ve bunları erek dile aktarmak oldukça zordur. Geçmişten günümüze birçok edebi eser Türkçeye çevrilmiştir. Son zamanlarda ise Türkçeden farklı dillere çevrilen eserlerin sayısında oldukça hızlı bir artış gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı eserinin The White Castle adıyla İngilizceye çevirisinde geçen kültürel öğeler ve bu öğelerin İngilizceye çevrilmesinde kullanılan çeviri stratejileri incelenmiştir. Çalışma sonucunda, yazarın tek bir strateji kullanmak yerine farklı stratejilere başvurduğu gözlenmiştir. Bu stratejilerden en az kullanılanın silme/atma yöntemi olduğu tespit edilmiştir.
The need for translation is inevitable considering the fact that there are lots of languages in the world. By the help of translation, people obtain information about different societies and cultures. Therefore, translation and culture are inseparable. On the other hand, literary translation is one of the types of translation that comes to mind first. It involves aesthetic and emotional elements, and it is challenging to transfer them to the target language. From past to present, many foreign literary works have been translated into Turkish. Recently, there has been a considerable increase in the number of works translated from Turkish into different languages. In this study, the cultural elements in Beyaz Kale, written by Orhan Pamuk and translated into English as The White Castle, were presented and the translation strategies used to translate these cultural elements were examined. As a result of the study, it was observed that the translator applied different translation strategies instead of using a single strategy. It was seen that the least frequent translation strategy was deletion/omission.