Toplumların, doğayı veya doğa olaylarını anlamlandırmak için hayalî insanlar veya doğaüstü varlıklara atıfta bulunarak ortaya çıkarttığı mitler, eski zamanlardan günümüze kadar varlıklarını sürdüren geleneksel anlatılar olarak bilinirler. Bu geleneksel anlatılar toplumların tarihi olarak da kabul edilir ve bu toplumların dünya görüşlerini açıklamaya hizmet ederler. Her ne kadar doğaüstü, mantıksız, tutarsız ve akıldışı olsalar da yine de birçok toplum, özellikle de doğu toplumları, dünya görüşlerini bu mitlere göre şekillendirmiş ve şekillendirmektedirler. Mitlerin kültürel bağnazlığı ortaya çıkaran faktörlerin başında geldiği varsayılabilir. Bu varsayıma dayanarak, mitlere dayalı yaşam ve dünya görüşlerine sahip toplumların bireylerinin farklı kültürler ile karşılaştıklarında kültür çatışması yaşamalarının kaçınılmaz olacağı da ileri sürülebilir. Bu bağlamda bu makale; Çin asıllı Amerikalı yazar Maxine Hong Kingston’ın çocukken annesinden duyduğu mitlere dayalı hikâyeler üzerine kurguladığı ve Çin kültürüne özgü mitlerden kaynaklanan kültürel bağnazlığın yeni bir kültür ile karşılaşan bir kız çocuğunun kendi kültürü ve Amerikan kültürü arasında gelgitler yaşamasına neden olduğunu anlatan The Woman Warrior: Memoirs of a Girlhood Among Ghosts adlı otobiyografik romanından yola çıkarak, mitlerin kültürel bağnazlığı ortaya çıkaran nedenlerin başında geldiğini, bu bağnazlığın da yeni kültürlerle karşılaşan toplum bireylerinin kendi kültürlerine Melvin Seaman’ın beş kategoriye ayırdığı yabancılaşma formlarında yabancılaşıp kültür çatışmaları ile mücadele etmek zorunda kaldıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Myths, which narrate a common belief or explain some natural phenomena refering to supernatural beings or imaginary people, are known to be the traditional stories that have been transmitted from the ancient times to the present. These traditional stories are considered as history of societies and they serve to explain the world view of these societies. Though they are supernatural, illogical, incoherent and unreasonable, yet a considerable number of peoples, especially peoples from the eastern part of the world, still shape their worldviews in line with them. Hence, it is likely to suggest that this reliance on myths is the most important factor among the other parameters which pave the way to cultural bigotry and generate culture clashes. From this point of view, written by Maxine Hong Kingston, a renowned Chinese-American writer who was born in America, The Woman Warrior: Memoirs of a Girlhood Among Ghosts is likely to be considered as an autobiographical novel which depicts its author’s struggles with such myths embeded in her Chineese heritage. In this respect, taking into consideration Kingston’s The Woman Warrior which depicts its author’s own life, this article aims to put forward how myths are likely to drive a society into cultural bigotry which leads the members of that society to have to struggle with various senses of alienation each of which eventually deracinates the self from its origin when faced with different cultures.