Çeviribilim, başta dilbilim olmak üzere yazın çalışmaları, kültürel çalışmalar ve felsefe gibi pek çok alan ve bu alanların etkisinde gelişen çeşitli alt disiplinlerle sürekli etkileşim halindedir. Bunun bir sonucu olarak, etkilendiği bu alanlar üzerinde iz bırakan ekoller veya akımlar çeviribilim için betimleyici bir çalışma zemini oluşturmakta; eserlere yansıyan bu akımların ve onları belirleyen özelliklerin çeviri metinlere ne şekilde aktarıldığını incelemek mümkün hale gelmektedir. Postmodern edebiyatın etkili akımlarından biri olan Büyülü Gerçekçilik, gerçeği ve fantastiği, alışılmışı ve alışılmamış olanı bir arada bulundurması veya gerçeklik ve gerçeküstüyü birbirine uyumlu bir biçimde kullanması gibi kendine özgü ve belirgin unsurlara sahiptir. Bu akımın etkisinde oluşturulmuş bir kaynak eserin ve özellikle eserde akımı temsil eden bu gibi unsurların, hedef okuyucuda ve kültürde benzer hissi yaratacak şekilde, anlaşılırlık uğruna kaynak metinden çok fazla uzaklaşmadan aktarılması önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Büyülü Gerçekçilik akımının öncülerinden Jorge Luis Borges’in orijinal adıyla El Aleph, İngilizce adıyla The Aleph adlı kısa öyküsünün dilimize İngilizceden yapılan çevirisi, Venuti’nin çevirmenin görünmezliği adını verdiği eleştirel yaklaşımı ve önerdiği yabancılaştırma ve yerlileştirme stratejileri çerçevesinde karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Bu analizle, hikâyenin orijinalinde yer alan büyülü gerçekçi unsurların ne ölçüde korunduğu veya ne ölçüde yerlileştirildiğine ilişkin çözümleme yapmak ve çevirmenin görünmezlik konumunu tespit etmek amaçlanmıştır. Sonuç olarak, Alef adlı öyküde yer alan büyülü gerçekçi unsurların çeviri süreci boyunca çevirmenin kelimesi kelimesine çeviri, dipnot kullanma veya tekrarlama gibi çeşitli yöntemler kullanarak çoğunlukla yabancılaştırma stratejisini benimsediği tespit edilmiştir. Bu da, çevirmen mevcudiyetinin daha fazla hissedildiğini, çevirmenin kaynak metindeki farklılıkları gözeterek çeviri yaptığını ve öykünün büyülü gerçekçi özelliklerinin hedef metine de yansıtıldığını göstermiştir.
Translation studies constantly interacts with many fields such as literary studies, cultural studies and philosophy, and various sub-disciplines under the influence of these fields. So, schools and movements that leave a mark on these affected fields constitute a workspace for descriptive translation studies, and thus it becomes possible to study on how these schools, movements or their characteristics that determine them are transferred to the target texts. Magical Realism, one of the influential movements of postmodern literature, has distinctive and characteristic elements such as the combination of reality and fantasy, usual and unusual, or the use of realism and surrealism in a harmonious manner. A source text created under the influence of this movement, and particularly such elements representing the magical realism in the text must be transferred to the target readers and culture in the way that they can easily perceive and realize them. Yet the source text must not be ignored for the sake of comprehension and fluent translating. In this study, the elements of magical realism seen in the short fiction ‘the Aleph’ by Jorge Luis Borges and their Turkish translations are compared and analysed on the basis of Venuti’s critical approach to invisibility of translator and suggested strategies called domestication and foreignization. The aim of this analysis is to reveal the extent to which magical realistic elements seen in the Aleph are substituted or to what extent they are conserved during the translation process and thus to identify the invisibility status of the translator. The results show that the translator, by employing various translation procedures, has mostly foreignized the elements indicating that the presence of the translator and magical realistic features are reflected in the target text.