Hızla değişen teknoloji sayesinde bilgiye ulaşmak ne kadar kolaylaştıysa edinilen bilginin içselleştirilip yorumlanması da bir o kadar önemli hale gelmiştir. Geleceğin eğitimcileri olarak öğretmen adaylarının küresel dünyamızda medyadan gelen iletileri anlamlandırmaları ve bunlarla ilgili olarak bir eylemde bulunmaları önem taşımaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, Türkiye’de yer alan bir devlet üniversitesinde eğitim gören iki farklı bölümdeki öğretmen adaylarının internete erişim, TV izleme ve sosyal medya kullanım sıklıklarını, medya okuryazarlık düzeylerini ve medya okuryazarlığı dersi alıp almama durumlarına göre öğretmen adaylarının medya okuryazarlık düzeylerindeki farklılıkları belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla medya okuryazarlığı dersini almış olan Türkçe öğretmeni adayları ve bu dersi almamış olan İngilizce öğretmeni adayları karşılaştırılmıştır. Nicel araştırma yöntemine dayalı olan araştırmada, veri toplama aracı olarak Medya Okuryazarlığı Düzey Belirleme Ölçeğini de kapsayan anket kullanılmıştır. Veri analizinde ise Excel ve sosyal bilimler için istatistikesel programları (SPSS 18) işe koşularak bağımsız örneklemli t testi kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, öğretmen adaylarıının gündemi takip etme ve medyadan gelen iletilere dönük bilgi ve tutumları hakkında önemli ipuçları verirken sadece 2 madde hususunda öğretmen adayları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklara rastlanmıştır.
The easier it has become to reach information thanks to rapidly changing technology, the more important it has become to internalize the gathered data and interpret it. As educators of future, it is important for student teachers to assign meaning to data coming from media and behave accordingly. Therefore, this study aims to find out student teachers’ frequency of internet access, watching TV and using social media, their media literacy levels as well as the differences between them in terms of receiving media literacy course. The groups of student teachers who received education in two different departments at a state university in Turkey were involved in the study. Thus, Turkish teacher candidates who received media literacy course and English teacher candidates who did not receive such a course were included and compared in the study. Based on quantitative research methods, this study employed a questionnaire which also included Media Literacy Level Scale. Excel programme and independent samples t-test via SPSS 18 were utilized in data analysis procedures. The gathered data reveal important insights into the student teachers’ ways of following the news, their knowledge level of media literacy and their attitudes. Besides, there were statistically significant differences between the two groups of participants only in 2 items on the scale.