İnsanlık tarihinin geçmiş dönemlerinden bu yana güç istenci, tahakküm altına alma ve egemen güç olma istenci var olagelen bir durumdur. Yönetme, düzen, yönetilme ve toplumda kaotik durumların yaşandığı, dışsal tehditlerin hissedildiği dönemlerde iktidar olgusu koruyucu bir güç olarak ortaya çıkmıştır.Eskiden bir kralın iktidarı ile yönetilen bir halk biçiminde var olan iktidar, şimdilerde değişen dünya koşullarına bağlı olarak demokratikleşmiş ve artık yöneten- yönetilen arasındaki fark belirgin olmaksızın görünmeyecek / ayırt edilemeyecek bir biçimde toplumun geneline yayılmış bir gizil güç olarak tezahür etmiştir. İktidar, artık her yerde ve üretmekte ve üretilmektedir. İktidar, bilginin araçlarını/ ürünlerini kullanarak toplumun tamamını etkisi altına alan ve bir noktada her şeyi bilen tanrısallaşan bir boyuta ulaşmıştır da denilebilir. Modern dünya, iktidarın gücünü ve hâkimiyet alanını genişletmiş bir kontrol sistemiyle daha düzenli, sistemli ve disiplinli bir boyuta ulaşmıştır. Eskiden muhafızlarla, ordularla yani kaba ve despotizan bir güçle kontrol altına alınmaya çalışılan toplum, şimdilerde gözetleme sistemi ve toplumsal dizgenin tamamına yerleşmiş yerel güç ağlarıyla denetlenmektedir. Başlangıçta Jeremy Bentham’ın değindiği ve Michael Foucault’un geliştirdiği “Panoptikon” modeli modern iktidarın gözetimini anlatan bir yapıdır. Bu panoptik model bir hapishane modeli olmakla birlikte, yapının merkezinde yer alan bir gözetleme kulesi olup bu gözetleme kulesinin etrafını daire biçiminde kuşatan tutukluların hücreleri vardır ve yapının merkezinde yer alan gözetleme kulesi iktidarın denetleyici gözüdür. Modern çağ, dev bir gözle birden fazla kişiyi gözetleyerek hâkimiyet altına alan, nesneleştiren otomatlaştıran, iktidara ram olan ve bireysel kimliğini yitiren bireyler yaratan bir iktidar anlayışıyla görünmeden gözetleyen bir sistem yaratmıştır. Görünmeden gözetleyen iktidar tarafından her an izlendiğini hisseden halk veya toplum davranışlarını iktidarın istediği yönde şekillendirir. Bu durumun İngiliz edebiyatının önemli yazarlarından olan George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı eserinde işlendiğini görebilmekteyiz. Tele-ekranlar modern panoptikonlardır ve toplumun tamamı Büyük Birader’in gözlerinin denetimindedir / kontrolündedir / etkisindedir. Genel olarak Orwell’in eserlerinde iktidar ve iktidarın toplumu gözetlemesi anlayışının eleştirisini görebilmekteyiz. 20. Yüzyıl edebiyatının yaptığı politik eleştirilerle gündeme damga vuran Orwell, kurguladığı eserleri ile gerek dönemine gerekse modern çağa önemli ölçüde kaynaklık etmiş güçlü kalemlerimizden biridir.Bu çalışmada Orwell’ in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı eserinde gözetim toplumu; Daralma, Hayvan Çiftliği ve Burma Günleri adlı eserlerinde ise iktidar eleştirisi yapılacaktır.
Ever since the early history of mankind, there has been a desire to have power, to dominate and to be the authority. The power has emerged as a protective force during the times when governing, order, being governed, and chaotic situations are experienced and external threats are felt in society.The power, which existed in the form of the power of a king and the people ruled by this power in the past, has now become democratized depending on the changing world conditions; and has manifested itself as a latent power spread throughout the society in such a way that the difference between the ruler and the ruled cannot be seen/distinguished. Power is now everywhere, it produces and is produced. It can also be said that power has reached a divisive dimension that uses the tools / products of information to influence the whole society and at one point knows everything. The modern world has reached a more orderly, systematic and disciplined dimension with a control system that has expanded the power and its dominance area. In the past, the society that used to be controlled by the guards and the armed forces with a rough and despotic power is now supervised by local power networks settled in the surveillance system and the social system. The Panopticon model originally developed by Jeremy Bentham and advanced by Michael Foucault is a structure that describes the surveillance of modern power. As a prison model, the panoptic model is a surveillance tower at the center of the building with the cells of detainees circling around the tower, and the surveillance tower at the center of the building is the controlling eye of power. The modern era has created a system that watches over several people with a giant eye with a sense of power that dominates, objectifies, automates individuals who obey the power and lose their identities. The people or society, feeling that they are being watched every moment by the power, which is unseen, shape their behaviors as the power wants. We can see that this subject has been treated in the work titled Nineteen Eighty-Four by George Orwell, one of the most important authors of English literature. Tele-screens are modern panopticons and the whole society is under the surveillance/ control / influence of Big Brother's eyes. In general, we can see the criticism on power and the surveillance of society by power in Orwell's works. Orwell, whose political criticism in the 20th century literature has made a mark on his era, is one of the remarkable authors that have been a source of not only his era but also modern age through his fictional works. This study brings a criticism on surveillance society in Orwell's Nineteen Eighty-Four and on power in Animal Farm and Burmese Days.