Osmanlı Devleti’nde çeşitli sebeplerle görevlerinden uzaklaştırılıp sürgüne gönderilenlerin menfâda yaşadıkları hakkındaki bilgiler genelde sınırlıdır. Hele orada ölmüşlerse durum büsbütün karanlıktır. Artık ispat edilemez rivayetlerden başka dayanağınız yoktur. II. Mahmud döneminde çeşitli sebeplerle sürgüne gönderilip orada ölen üç ilim ve devlet adamı vardır ki ölümleri hakkında rivayet edilenler arasında önemli benzerlikler görülmektedir. Bu rivayetlere göre dönemin büyük ilim adamlarından biri olan; aritmetik, tıp ve tarih alanında eserler vermiş Şânî-zâde Atâullâh Efendi (ö. 1826), Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Bektaşî olmak suçlamasıyla Tire’ye sürülmüş; bu sırada affını bildiren fermanı getiren ulak Tire’ye ulaştığında gelen emrin, idam fermanı olduğunu zannederek “füc’eten” (ansızın) vefat etmiştir. Rusya’nın, Yunan isyanını bahane ederek ilan ettiği savaş dolayısıyla, Şeyhülislamlıkta toplanan meclise Haremeyn müfettişi sıfatıyla katılan ünlü şair Keçecizâde İzzet Molla (ö. 1829) da meclisin aldığı savaş kararına aykırı bir layiha yazdığı için Sivas’a sürgün edilmiş, ancak buraya gelişinin dokuzuncu ayında Ağustos 1829’da genç denebilecek bir yaşta “füc’eten” vefat etmiştir. Kaynaklardaki rivayetlere bakılırsa İzzet Molla ölmeden kısa süre önce padişah tarafından affedilmiştir. Umûr-ı Mülkiye Nazırı Pertev Paşa da (ö. 1837), bir mecliste söylediği sözler üzerine rakiplerinin ithamlarıyla sürgün edildiği Edirne’de idam edilmiştir. Söz konusu idam hadisesi için de benzer bir rivayet anlatılır. Buna göre padişah kızgın bir anında idamına hükmetmiş ancak ertesi gün kararından vazgeçip affettiği halde af beratını taşıyan ulak Edirne’ye ulaşmadan infaz gerçekleşmiştir. Takvîm-i Vekâyi'de çıkan haber, paşanın "füc'eten" öldüğü yolundadır. Makale, söz konusu rivayetlerin, bulunabilen belgeler ışığında yorumlanmasını ve eski bir devlet töresi olan “sürgün” cezasının üç farklı hikayedeki ortak noktalar açısından değerlendirilmesini içermektedir.
In the Ottoman Empire, information about the lives of those who were sent into exile for various reasons is generally limited. The situation becomes completely obscure when they died there. There are three scholars and statesmen who were sent into exile for various reasons during the reign of Mahmud II and died there, and there are significant similarities between the accounts of their deaths. Şânî-zâde Ataullâh Efendi (d. 1826), one of the great scholars, was exiled to Tire on the accusation of being a Bektashi after the abolition of the Janissary Corps; when the messenger who brought the edict announcing his pardon reached Tire, he died "fuj'atan" (suddenly), thinking that the order was a death warrant. The famous poet Keçeci-zâde İzzet Molla (d. 1829) was exiled to Sivas for writing a proposal against the war decision taken by the assembly in which he also participated, but he died "fuj'atan" in August 1829, in the ninth month after his arrival there. According to reports in the sources, İzzet Molla was pardoned by the Sultan shortly before his death. Pertev Paşa (d. 1837), who was also the Minister of Finance, was executed in Edirne, where he was exiled due to accusations fromhis rivals over his remarks in an assembly. The sultan ordered his execution in a moment of anger, but the next day he pardoned him**; however,** the execution took place before the messenger carrying the letter of pardon reached Edirne. The news in Takvîm-i Vekâyî reported that the pasha died "fuj'atan". This article interprets these narratives in light of the available documents and evaluates the punishment of "exile", an old state custom, in terms of the common elements in three different stories.